İngilizce » Türkçe |
Yukarı |
knock |
{nɒk}
- [N] vuruş, darbe, vurma, çalma
- [V] çalmak, vurmak, çarpmak, kapı: kapıyı çalmak, sertçe eleştirmek, devirmek, teklemek
|
|
knock |
{f.}, {i.} vurmak, çarpmak; tokuşmak; at veya on ile çalmak, vurmak {kapı}; {mak.} vurmak {benzin}; çarpışmak; ABD, argo kusur bulmak, tenkit etmek, titizlik etmek; {i.} vurma, vuruş, darbe; kapı çalınması. knock ebout tekrar tekrar vurmak, şiddetle sarsmak, tartaklamak; {k.dili} oradan oraya dolaşmak. knock against çarpışmak; rast gelmek. knock down yumrukla yere devirmek; mezatta çekici vurup malı son fiyatı verenin üzerine bırakmak. knock off {k.dili} işi bırakmak, tatil etmek; {colloq.} şıpınişi yapıvermek; ABD, argo öldürmek; ABD, argo soymak. knock on the head tepesine vurmak, işini bozmak. knock out vurup yıkmak, nakavt yapmak, oyun dışı etmek. knock out of the box beysbol atıcıyı zayıflığından dolayı yerinden çıkmaya mecbur etmek. knock over devirmek. knock together birbirine çarpmak; acele bir araya getirmek. knock up bir araya toplamak; kriket puan yapmak; {İng.} kapıya vurup uyandırmak; ABD, argo hamile bırakmak. engine knock benzin fazlalığı yüzünden makinada meydana gelen vuruş sesi. |
|
knock |
f. 1. vurmak, çarpmak. 2. tokuşmak. 3. at/on -i çalmak, -e vurmak. 4. mak., oto. vuruntu/detonasyon yapmak. 5. against/into -e çarpmak. 6. argo kusur bulmak, eleştirmek.
i. 1. vurma, vuruş. 2. kapı çalınması. 3. oto., mak. vuruntu, detonasyon. |
|
knock |
vuruntu |
|
knock |
knock
nak
Fiil
* vurmak, çarpmak.
* tokuşmak.
* [at/on] -i çalmak, -e vurmak.
machine, automotive
* vuruntu/detonasyon yapmak.
* [against/into] -e çarpmak.
slang
* kusur bulmak, eleştirmek.
İsim
* vurma, vuruş.
* kapı çalınması.
automotive, machine
* vuruntu, detonasyon. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
knock the door |
|
|
knock galley-west |
- [ID] eşek sudan gelinceye kadar dövmek, pataklamak, yere sermek, benzetmek, altüst etmek
|
|
knock into a cocked hat |
- [N] pestile çevirmek, tanınmaz hale getirmek, mahvetmek, mağlup etmek
|
|
take the knock |
- [V] ağır yaralanmak, hasar görmek
|
|
knock about |
- [V] kaba davranmak, sert davranmak, hırpalamak, dövmek, çıkmak, gezmek, göze çarpmamak
|
|
knock around |
- [V] kaba davranmak, sert davranmak, hırpalamak, dövmek, çıkmak, gezmek, göze çarpmamak
|
|
knock back |
- [V] devirmek, içmek, patlamak, mal olmak, şaşırtmak
|
|
knock down |
- [V] devirmek, yıkmak, yere sermek, sökmek, demonte etmek, fiyat kırmak, ucuza satmak
|
|
knock-kneed |
{,nɒk'ni:d}
- [A] çarpık bacaklı, paytak
|
|
knock-knees |
{,nɒk'ni:z}
|
|
knock knock! |
- [INTRJ] tak tak!, tık tık!
|
|
knock off |
- [V] düşürmek, paydos etmek, halledivermek, fiyat kırmak, indirim yapmak, çalmak, soymak, öldürmek, düzmek, becermek, kızlığını bozmak
|
|
knock out |
- [V] vurup çıkartmak, nakavt etmek, yenmek, çarpmak, yormak, öldürmek, tıngırdatmak
|
|
knock over |
- [V] devirmek, yıkmak, çarpmak, ezmek
|
|
knock-proof |
|
|
knock the heads together |
|
|
knock together |
- [V] bir araya getirmek, kuruvermek, inşa edivermek, çarpışmak
|
|
knock up |
- [V] uyandırmak, hazırlayıvermek, kuruvermek, hazırlamak, para kazanmak, sayı yapmak, hamile bırakmak
|
|
no-knock |
- [A] Amerika: Amerika'nın istediği yere zorla girmesi ile ilgili
|
|
knock smb. off his perch |
- [V] havasını söndürmek, havasını bozmak
|
|
|
|