Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
knee-high Dinle! {,ni:'haı}
  • [A] diz boyu, dize kadar
knee-high s. dize kadar yükselen, diz boyunda.
knee-high knee-high ni'hay Sıfat * dize kadar yükselen, diz boyunda.

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
all-time high
  • [N] en yüksek seviye
I banged my knee.
  • [PHR] çarpmak: Dizimi çarptım.
High Court
  • [N] yargıtay
of high degree
  • [ADV] yüksek dereceli, yüksek rütbeli
in high dudgeon
  • [N] hiddetli, tepesi atmış
hold in high esteem
  • [V] saygı: büyük saygı göstermek, büyük sevgi beslemek
hold in high estimation
  • [V] saygı: büyük saygı göstermek
high favor
  • [N] lütuf: büyük lütuf
in high feather
  • [A] keyfi yerinde
high fever
  • [N] ateş: yüksek ateş
high flier
  • [ID] gözü yükseklerde olan kimse
fly high
  • [ID] gözü yükseklerde olmak, yüksekten uçmak
with a high hand
  • [ADV] zorbalıkla
high heel
  • [N] yüksek topuk
high Dinle! {haı}
  • [A] yüksek, yukarı, uyuşturucu almış, üst, büyük, şiddetli, aşırı, önemli, soylu, yüce, ileri, üstün, neşeli, sarhoş, uçmuş, esrarın etkisinde
  • [ADV] yüksekte, yükseğe, lüks içinde
  • [N] yüksek yer, yüksek basınçlı bölge, büyük vites, rekor, zirve, uçma, lise
getting high
  • [N] uçma
pay high
  • [V] fazla ödemek, pahalıya mâletmek
play high
  • [V] büyük oynamak
shift into high
  • [N] büyük vitese takmak
the most high
  • [N] yüce tanrı, cenâbı hak