| 
			
				|  İngilizce » Türkçe  | Yukarı  |  
				| 
							
								| intend |  {ın'tend} 
 [V] kastetmek, niyet etmek, niyeti olmak, niyetlenmek, düşünmek, amaçlamak, azmetmek, hedeflemek, istemek, seçmek
 |  |  
								| intend | f. 1. kastetmek, demek istemek: That´s not what she intended to say. Demek istediği o değil.
 2. niyetinde olmak, niyetlenmek; kararlı olmak: I don´t intend to speak to him ever again. Onunla bir daha konuşmamakta kararlıyım.
 3. tasarlamak, planlamak: He intends to build a summer house in Kalkan. Kalkan´da bir yazlık yapmayı tasarlıyor.
 |  |  
								| intend | {f.} zihninde kurmak, niyet etmek, tasarlamak; kasdetmek, meram etmek,  demek istemek. intended {i.}, {k.} dili nişanlı  {erkek veya kız}. |  |  
								| intend | in.tend
întend'
Fiil
   * kastetmek, demek istemek:
That's not what she intended to say.
Demek istediği o değil.
   * niyetinde olmak, niyetlenmek; kararlı olmak:
I don't intend to speak to him ever again.
Onunla bir daha konuşmamakta kararlıyım.
   * tasarlamak, planlamak:
He intends to build a summer house in Yalova.
Yalova'da bir yazlık yapmayı tasarlıyor. |  |  
								| intend | zihninde kurmak, niyet etmek, tasarlamak; kasdetme |  |  |  
 
				
					|  İngilizce » Türkçe  İlişkili Sonuçlar | Yukarı  |  
					|  |  
 |