bring home the bacon |
- [ID] evin geçimini sağlamak, ekmek parası kazanmak, başarmak
|
|
who brings home the bacon |
- [ID] evin geçimini sağlayan kimse
|
|
Charity begins at home. |
- [ID] yardımseverlik: Yardımseverlik evde yardımlaşmayla başlar.
|
|
come home |
- [V] dönmek, anlaşılır olmak, kavramak
|
|
community home |
|
|
convalescent home |
- [N] dinlenme evi, prevantoryum
|
|
detention home |
|
|
eventide home |
|
|
Would you please forward my mail to my home address? |
- [PHR] göndermek: Mektuplarımı ev adresime gönderebilir misiniz?
|
|
funeral home |
|
|
get home |
- [V] eve varmak, eve gelmek
|
|
harvest home |
- [N] hasat mevsiminin sonu, harman sonu, harman sonu ziyafeti, hasat şarkısı
|
|
hearth and home |
|
|
home |
{həʋm}
- [A] evde yapılan, evdeki, eve ait, vatana ait, hedefe ait, kendi sahasında olan
- [ADV] eve, yurda, evde, ülkesinde, hedefe, tam yerine, vicdanına
- [N] ev, yuva, aile ocağı, yurt, vatan, bakımevi, kale, hedef {bomba}, kendi sahası
- [V] yuvasına dönmek, yurda dönmek {kuş}, sinyâllere göre yönelmek, hedeflemek
|
|
at home |
- [ADV] kabul günü, evde, ev toplantısı
|
|
Make yourself at home. |
- [PHR] ev: Kendi eviniz gibi bulun.
|
|
stay at home |
|
|
to home |
|
|
home-coming |
{'həʋm,kʌmıŋ}
- [N] mezunlar günü, yuvaya dönüş, yurda dönüş
|
|
home contents |
|
|
|