Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
hand Dinle! {hænd}
  • [A] el
  • [N] el, parti, yardım, pay, parmak, ustalık, yetenek, usta, kurt, ibre, akrep, yelkovan, taraf, demet, salkım, hevenk, alkış, evlilik sözü
  • [V] vermek, uzatmak, yardım etmek
hand {f.} elle vermek; el vermek; {den.} yelkeni istinga edip sarmak. hand down nesilden nesile devretmek; karar vermek . hand in yetkili bir kimseye vermek. hand it to argo haklı olarak övmek. hand on babadan oğula geçirmek; başkasına vermek. hand out dağıtmak. hand over vermek, devretmek, teslim etmek.
hand {i.} el; el gibi uzuv {maymun ayağı, şahin pençesi, Istakoz kıskacı}; kudret, yetki, salahiyet; parmak, işe karışma; maharet, hüner; el yazısı, imza; yardım; usta; yetki sahibi kimse; işçi, amele; taraf, yan; saat yelkovanı veya akrebi; atın yüksekliğini öIçmeye mahsus bir öIçü {on santimetre}; alkış; iskambil el, sıra; oyun; hevenk; tütün yaprağı demeti. hand and foot bütün isteklerini karşılamak üzere, el pençe divan. hands down parmağını kıpırdatmadan, ko laylıkla. hand glass el aynası; el büyüteci . hand grenade el bombası. hand in glove with... ile çok yakın ilişkisi olan. hand in hand el ele. hand loom el tezgahı. Hands off ! Dokunma ! Elini sürme ! Bırak ! hand organ latarna. hand running {k.dili} sıra ile, arkası kesilmeden. hand to hand göğüs göğüse, yumruk yumruğa . handtomouth {s.} kıt kanaat geçinen; ihtiyatsız, çok müsrif. Hands up ! Eller yukarı ! Davranma ! a heavy hand sertlik zulüm. all hands {den.}, tekmil tayfa. an old hand at tecrübeli, usta, ehil, kurt. at first hand doğrudan doğruya, birinci elden, asıl yerinden. at hand yakın, yanında, el altmda . be on ones hands {görev veya sorumluluk} omuzlarında olmak; elinde kalmak. by hand el ile. change hands el değiştirmek ,başkasının eline geçmek. clean hands suçsuzluk, masumluk. eat out of ones hand bir kimsenin elinden yemek; bir kimsenin fikirlerini kabul edip ona uymak; bir kimsenin dalkavuğu olmak. force ones hand zorla yaptırmak; bir kimseyi yapacağnı açığa vurmaya mecbur etmek. from hand to hand elden ele. give ones hand to bir kimse ile evlenmeyi kabul etmek. have a hand in it bir işle ilgisi olmak, bir işin içinde parmağı olmak. have ones hands full fazla meşgul olmak , zor başa çıkmak; başka işe vakti olmamak. in hand elde; hazırlanmakta; kontrol altında, gözaltında. in ones hands uhdesinde, elinde. keep ones hand in hünerini kaybetmemek; üstünde devamlı çaIışmak. Iay hands on el atmak, tecavüz etmek, yakalamak; takdis etmek, kutsamak. Iend veya give a hand yardım etmek, elini uzatmak. near at hand yakınında, yanı başında. off ones hands elinden çıkmış, sorumluluğu dışında. on all hands her taraftan. on hand elde; hazır, mevcut. on the one hand, on the other hand diğer taraftan. out of hand hemen, birdenbire; elden çıkmış, kontrolsüz. second hand sa- niye ibresi. show ones hand niyetini açığa vurmak. take in hand girişmek, üstüne almak. throw up ones hand ümitsizce bırakmak. turn ones hand to something bir işi ele almak. upper hand üstünlük wash ones hands of sorumluluğu üzerinden atmak, sıyrılmak. with a high hand zorbalıkla, kaba güçle.
hand i.
1. el.
2. ırgat, rençper; işçi.
3. den. tayfadan biri, tayfa.
4. el yazısı.
5. {saatte} akrep/yelkovan.
6. isk. el.
hand f. elle vermek, uzatmak: Please hand me that book. O kitabı bana uzatır mısınız?

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
wash-hand basin
  • [N] lavabo
bear a hand
  • [V] yardım eli uzatmak, yardım etmek
bestow hand on smb.
  • [V] el uzatmak, yaşama döndürmek
hand brake {'hændbreık}
  • [N] fren: el freni
hand's breadth
  • [N] genişlik: el genişliği
hand in one's checks
  • [ID] öbür dünyayı boylamak, ölmek
hand in one's chips
  • [ID] ölmek, çekmek: fertiği çekmek
clasp smb.'s hand
  • [V] elini sıkmak
close at hand
  • [ADV] yanıbaşında, çok yaklaşan
cow hand {'kaʋhænd}
  • [N] sığırtmaç, sığır çobanı, kovboy
hand cream
  • [N] krem: el kremi
cross smb.'s hand
  • [ID] para vermek {falcıya}, rüşvet vermek
dead hand
  • [N] elden çıkarılamaz mülk, satılamaz mülk
deck hand {'dekhænd}
  • [N] tayfa, güverte tayfası
farm hand {'fɑ:rm,hænd}
  • [N] çiftlik işçisi, rençper
first-hand {,fɜ:rst'hænd}
  • [A] aracısız, ilk elden, doğrudan
  • [ADV] aracısız olarak, aracısız, ilk elden, doğrudan
force smb.'s hand
  • [V] zorla yaptırmak
four-in-hand Dinle! {'fɔ:rın,hænd}
  • [N] dört atlı araba, kravat
free hand {'fri:hænd}
  • [N] tam yetki, hareket özgürlüğü
give smb a free hand
  • [V] sınırsız hareket özgürlüğü vermek

Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar Yukarı
hand rail
1. A tubular steel or plastic device that can be gripped by swimmers or bathers for the purpose of steadying themselves Usually located near the steps in the pool . . commonly applies only to sidewalk railing presenting a latticed, barred, balustered or other open web construction.
2. Rail used as a grip to help swimmers stabilize them selves while entering or exiting spa/pool .
3. A hand hold Usually along the cabin top or ladder .