İngilizce » Türkçe  |
Yukarı  |
grace |
{greıs}
- [N] incelik, zarafet, nezaket, heves, istek, görgü, saygınlık, lütuf, merhamet, erdem, kanuni süre, süsleme (müz.)
- [V] süslemek, lütfetmek, teşrif etmek, onur vermek, şereflendirmek
|
|
grace |
{i.}, {f.} zarafet, letafet, nezaket; inayet, Iütuf, merhamet, gufran, kerem; rahmet; fazilet; şükran duası {sofrada}; mühlet, müsaade {borç için}; {müz.} asıl melodiye ilave edilen ve ufak olarak yazılan notalar; {f.} süslemek, tezyin etmek; şeref vermek; Iütuf göstermek, inayet etmek; {müz.} fazla notalar ilâvesiyle süslemek. grace cup sofrada en son içilen içki ve kadehi. grace note {müz.} melodiye ilâve olunan fazla nota. Act of Grace genel af. have the grace to lütfetmek. His Grace ingiliz düklerine veya başpiskoposlarına verilen ünvan. {Bu ünvan evvelce kral ve kraliçeye de verilirdi.} in his good graces teveccühüne mazhar, birinin gözüne girmiş. state of grace Allahın inayetine mazhar olma. the Graces Yunan efsanelerinde üç güzel kız kardeş. three days grace üç günlük müsaade. with bad grace nezaketsizce, isteksizligini belirten kabalıkla. year of grace milattan sonra {tarihten bahsedilirken kullanılır} . |
|
grace |
i. 1. zarafet, letafet, incelik. 2. {Allaha özgü} inayet. 3. Hrist. {yemekten önce/sonra söylenen} şükran duası. 4. ertelenme süresi: I´ll give you a week´s grace. Sana bir haftalık mühlet vereceğim.
f. şereflendirmek, onurlandırmak. |
|
grace |
grace
greys
İsim
* zarafet, letafet, incelik.
* {Allaha özgü} inayet.
Hrıstiyanlık
* {yemekten önce veya sonra söylenen} şükran duası.
* ertelenme süresi:
I'll give you a week's grace.
Sana bir haftalık mühlet vereceğim.
Fiil
* şereflendirmek, onurlandırmak. |
|
grace |
zarafet, letafet, nezaket; inayet, Iütuf, merhamet |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
|
|