accept a gift |
- [V] hediye almak, hediyeyi kabul etmek
|
|
Could I have a gift box? |
- [PHR] paket: Hediye paketi alabilir miyim?
|
|
gift |
{gıft}
- [N] hediye, armağan, doğuştan yetenek, hibe, bağış, yetenek, kabiliyet, Allah vergisi
|
|
don't look a gift horse in the mouth |
- [ID] üzüm: üzümünü ye bağını sorma
|
|
give as a gift |
|
|
Greek gift |
- [N] hediye: zarara uğratmak için verilen hediye
|
|
Is there a gift shop nearby? |
- [PHR] hediyelik: Buralarda hediyelik eşya mağazası var mı?
|
|
I want to purchase a special gift. |
- [PHR] hediye: Özel bir hediye almak istiyorum.
|
|
This is a gift for a friend. |
- [PHR] hediye: Bu arkadaşım için bir hediye.
|
|
Where is the nearest gift shop? |
- [PHR] hediyelik: En yakın hediyelik eşya mağazası nerede?
|
|
gift shop |
- [N] hediyelik eşya mağazası
|
|
Can you please gift-wrap this for me? |
- [PHR] hediye: Bunu hediye paketi yapar mısınız?
|
|
gift-wrapping |
|
|
gift of persuasion |
|
|
wrap |
{ræp}
- [N] sarınılan şey, sarılacak şey, sargı, atkı, battaniye, örtü, şal, palto
- [V] sarmak, dolamak, örtmek, paketlemek, bürümek, sarınmak, paketlenmek, bürünmek
|
|
Wrap them separately, please. |
- [PHR] ayrı: Ayrı paketleyin lütfen.
|
|
wrap it up |
- [V] kısa kesmek, kesmek, bitirmek
|
|
wrap oneself up |
- [V] sarınmak, sıkı giyinmek
|
|
wrap up |
- [V] kavgayı kesmek, sarmak {paket}, sarmak, sarıp sarmalamak, sıkıca sarmak, ambalajlamak, paketlemek, özetlemek, sona erdirmek, son vermek, kesmek, sıkı giyinmek
|
|
Don´t look a gift horse in the mouth. |
Bahşiş atın dişine bakılmaz. |
|