İngilizce » Türkçe |
Yukarı |
fish |
{fıʃ}
- [A] balık
- [N] balık
- [V] tutmak, avlamak, denizden çıkarmak, bulup çıkarmak, balık: balığa çıkmak, araştırmak
|
|
fish |
f. balık tutmak, balık avlamak. |
|
fish |
i. {çoğ. fish, değişik türler için fish.es} balık. |
|
fish |
f. balık tutmak, balık avlamak, çekip çıkarmak; içinde balık avlamak; tahta veya demir parçası ile takviye etmek, seren berkitmek; for ile aramak, ağız aramak. fish for a compliment kendisine kompliman yapılmasını istemek; up veya out ile arayıp bulmak. fish in troubled waters bulanlk suda balık avlamak. fish the anchor {den}. gemi demirini fışkıya vurmak. fish out balık neslini tüketmek; seçip almak. |
|
fish |
i. {çoğ. fish, değişik türler için fishes} balık; balık eti; tahta veya demir takviye parçası, berkitme parçası. fish and chips {ing}.balık fileto ve kızarmış patates. fish ball balık köftesi. fishbone
i. balık kılçığı. fishbowl
i. kavanoz biçiminde akvaryum. fish cake patatesli balık köftesi. fishgig
i. balık kargısı. fish hawk balık kartalı. fishhook
i. olta. fish line olta ipi. fish market balık pazarı. fishmonger
i. balıkçı, balık satan kimse. fish out of water yerini yadırgayan kimse, sudan çıkmış balık. fishplate
i. {mak}. iki direği uç uca bağlamak için kullanılan takviye parçası. fish pond balık havuzu, balık gölü. fishspear
i. balık kargısı. fish story {k}.dili martaval. fishwife
i. balıkçı kadın, balık satan kadın; pis konuşan kadın. bony fishes kemikli balıklar, {zool}. Teleostomi. cold fish soğuk kimse. drink like a fish alışkanlıktan dolayı fazla içki içmek. feed the fishes denizde boğulmak; deniz tutmasından dolayı kusmak. have other fish to fry daha önemli bir işi olmak. neither fish, flesh nor fowl hiç bir özelliği olmayan şey. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
|
|