Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
fare Dinle! {feər}
  • [N] yol parası, bilet ücreti, yolcu, gıda, yiyecek
  • [V] gitmek {iş}, yola çıkmak, olmak, başından geçmek
fare i. yol parası, bilet ücreti; navlun; yolcu, kayık veya araba yolcusu; yiyecek. bill offare yemek listesi. full fare tam bilet; tam navlun. half fare yarım bilet; yarım navlun. plentiful fare bol yemek. poor fare kötü yemek.
fare f. eski olmak, vaki olmak; başından geçmek; yemek yemek; geçinmek, yemek temin etmek; eski yolculuk etmek. Fare ye well. Uğurlar olsun, selâmetle. fare forth yola çıkmak. fare ill işleri yolunda gitmemek. fare sumptuously bol bol yiyip içmek, sefa sürmek.
fare i.
1. yol parası, bilet ücreti.
2. taksi müşterisi.
3. yiyecekler, yemekler.
fare f.

Türkçe » İngilizce Yukarı
fare
  • [N] mouse, rat, mouse: house mouse
fare
1. house mouse.
2. brown rat.
3. comp. mouse.

fareler cirit oynamak /da/ {for a place} to be deserted, be desolate.

fare deliğe sığmamış, bir de kuyruğuna kabak bağlamış. colloq.
1. He has taken on some new responsibilities and he can´t handle what he already has.
2. He himself was unwelcome, and then he brought a friend along.

fare deliği
1. mouse hole.
2. hiding place.

fare düşse, başı yarılır. colloq. There´s not a crumb/drop left in the pantry/barrel.

fare kapanı mousetrap.

fare zehiri rat poison.
fare * house mouse. * brown rat. bilgisayar * mouse.
fare dormouse
fare house mouse

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
bill of fare
  • [N] menü, yemek listesi
cheap fare
  • [N] düşük faizle alınan para, ucuz para
excess fare
  • [N] mevki farkı ücreti, bilet ücreti farkı
How did you fare?
  • [PHR] gitmek: Nasıl gitti?, geçmek: Nasıl geçti?
How much is the fare to this place?
  • [PHR] ücret: Buraya bilet ücreti ne kadar?
Is there a reduced fare?
  • [PHR] tarife: Muafiyet tarife var mı?
What's the fare?
  • [PHR] bilet: Bilet ücreti ne kadar?
bill of fare yemek listesi, menü.
bill of fare yemek listesi.
fare badly {birisi} için kötü olmak: He fared badly. Onun için kötüydü.
fare well {birisi} için iyi gitmek.
full fare tam bilet.
half fare yarım bilet.
bill of fare * yemek listesi, menü.
fare badly * {birisi} için kötü olmak: He fared badly. Onun için kötüydü.
fare well * {birisi} için iyi gitmek.
full fare * tam bilet.
half fare * yarım bilet.
bill of fare menü
bus fare otobüs ücreti

Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar Yukarı
fare avcısı
  • [N] ratcatcher
fare avcısı kedi
  • [N] ratter
fare avcısı köpek
  • [N] ratter
fare avlamak
  • [V] mouse, rat
fare deliği
  • [N] mousehole
fare gibi
  • [A] mousy, murine, ratty
fare kapanı
  • [N] mousetrap, rattrap
fare kuyruğu gibi
  • [A] rat-tailed
fare kuyruklu
  • [A] rat-tailed
fare öldüren kimse
  • [N] ratcatcher
fare tutmak
  • [V] mouse
fare zehiri
  • [N] ratsbane
kör fare
  • [N] rat: mole rat
Miki fare
  • [N] Mickey mouse
Dağ doğura doğura bir fare doğurmuş konuşma dili * Our expectations were built up only to be let down in a big way.
fare deliği * mouse hole. * hiding place.
Fare düşse, başı yarılır. konuşma dili * There's not a crumb/drop left in the pantry/barrel.
fare kapanı * mousetrap.
fare zehiri * rat poison.
Kedi olalı bir fare tuttu. konuşma dili * In all this time he's only done one noteworthy thing.