İngilizce » Türkçe |
Yukarı |
dare |
{deər}
- [V] cüret etmek, cesaret etmek, kalkışmak, riske girmek, kafa tutmak, meydan okumak
|
|
dare |
f. cesaret etmek, cüret etmek, kalkışmak. |
|
dare |
f.
i. cesaret etmek, cüret etmek, kalkışmak; meydan okumak;
i. meydan okuma. daredevil
i. gözüpek kimse, haddinden fazla cesur kimse, yılmayan adam. Does he dare do it ? O işi yapmaya cesareti var mı ? I dare you. {ç}. dili Haydi yap bakalım. I dare say. Zannedersem. Tahmin ederim. I double dare you. {ç}.dili Yap da görelim. Sen yap ben de yaparım. take a dare başka bir kimsenin meydan okumasına karşı koymak. daring
i.
s. cüret, cesaret, yiğitlik;
s. cüretkâr, yiğit. |
|
dare |
dare
der
Fiil
* cesaret etmek, cüret etmek, kalkışmak.
Does he dare do it?
O işi yapmaya cesareti var mı? |
|
dare |
cesaret etmek, cüret etmek, kalkışmak; meydan okum |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
don't you dare to |
- [ADV] sakın kalkışma, cüret edeyim deme
|
|
how dare you! |
- [INTRJ] cüret: bu ne cüret!, cüret: ne cüretle!, küstahlık: bu ne küstahlık!, ne cesaretle yaparsın!
|
|
How dare you say that? |
- [PHR] cüret: Bunu ne cüretle söylersin?
|
|
I dare say. |
- [PHR] ki: Diyebilirim ki., sanırım: Sanırım.
|
|
I dare you! |
- [INTRJ] yap da görelim!, hadi yap bakalım!
|
|
I double dare you! |
- [INTRJ] yap da görelim!, sen yap, ben de yaparım!
|
|
take a dare |
- [V] meydan okumaya karşılık vermek
|
|
dare devilry |
{'deər,devəlrı}
- [N] gözüpeklik, yiğitlik, atılganlık
|
|
dare deviltry |
- [N] gözüpeklik, yiğitlik, atılganlık
|
|
Does he dare do it? |
O işi yapmaya cesareti var mı? |
|
I dare say |
belki, diyebilirim ki. |
|
I dare say |
zannedersem, sanırım, bana kalırsa. |
|
I dare you. |
Haydi yap bakalım. |
|
I dare say |
* herhalde, zannedersem:
You, I dare say, will be late.
Sen herhalde geç kalırsın. |
|
I dare you. |
* Haydi yap bakalım. |
|
dare devilry |
gözüpeklik, yiğitlik, atılganlık |
i. |
dare deviltry |
gözüpeklik, yiğitlik, atılganlık |
i. |
don't you dare to |
sakın kalkışma, cüret edeyim deme |
zf. |
how dare you |
bu ne cüret, ne cüretle, bu ne küstahlık, ne cesaretle yaparsın |
ünl. |
how dare you say that |
bunu ne cüretle söylersin |
|
|
|