Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
clear Dinle! {klıər}
  • [A] açık, belirli, berrak, şeffaf, saydam, bulutsuz, parlak, aydınlık, belirgin, temiz, belli, ortada, aşikâr, net, anlaşılır, zeki, kuşkusu olmayan, emin, saf, katışıksız, tiz, masum, tüm, tam, bütün, engelsiz, takıntısız
  • [ADV] açıkça, uzağa, uzakta, tamamen, bütünüyle
  • [N] boşluk, boş alan
  • [V] açıklamak, aydınlatmak, bilgi vermek
clear s.
1. şeffaf, saydam; duru.
2. bulutsuz, açık {gök}.
3. pürüzsüz {cilt}.
4. kolaylıkla anlaşılan/duyulan, net, açık: His instructions were quite clear. Verdiği talimat çok açıktı. She´s got a clear voice. Net bir sesi var.
5. belli, aşikâr, açık, belirgin, bariz: That´s a clear instance of what I was talking about. Bahsettiğim konunun açık bir örneğidir o. It´s clear you´ve made a mistake. Hata yaptığın belli.
6. açık, boş: The top of his desk is never clear. Yazı masasının üstü hiç boş kalmıyor.
7. açık, engelsiz: With all this snow the roads won´t be clear for days. Kar bu kadar çok olduğu için yollar günlerce açılmaz.
8. {zaman açısından} boş, dolu olmayan: This Tuesday´s a clear day for me. Bu salı benim için boş.

z. to ta -e kadar: He could see clear to Vaniköy. Ta Vaniköy´e kadar görebiliyordu.

i.
clear f. temizlemek; kurtarmak; aydınllğa kavuşturmak; engeli aşmak; hesabını temizlemek; borcunu ödemek; temize çıkarmak; gümrükten çekmek; tahliye etmek; net kar etmek; tahsil etmek {çek vb}; temizlenmek; takas odalannda çek vbni değiştirmek; limana giriş veya çıkış izni almak. clear away kaldırıp götürmek; kaybolmak. clear for action harbe hazır etmek, işe koyulmaya hazır etmek. clear off kaldırıp temizlemek. clear out çekilip gitmek; defolmak; boşaltıp temizlemek. clear the air işleri düzeltmek; gerginliği gidermek. clear the decks diğer işleri bir tarafa itip belirli bir işe koyulmak. clear the way yol açmak. clear up halletmek; aydınlatmak; açılmak {hava}; iyileşmek {hastalık}.
clear z. açıkça, açık olarak; tamamen, bütünüyle.
clear s. açık, aydınlık vazıh; parlak, berrak; şeffaf, saydam; net; kati, kesin; masum, temiz; sakin; açık {arazi vb}; hudutsuz; takıntısız. clear conscience vicdan rahatllğı. clear-cut

s. keskin; açık ve seçik. clear evidence açık ve kesin ispatlayıcı delil.

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
all clear {,ɔ:l'klıər}
  • [N] tehlike geçti, tehlike geçti işareti, alâşrm sonu
a clear consience
  • [N] vicdan rahatlığı, gönül rahatlığı
as clear as day
  • [ID] gün gibi ortada, apaçık belli
as clear as daylight
  • [ID] gün gibi ortada, apaçık belli
as clear as mud
  • [ID] anlaşılmaz şey, açık değil
be clear
  • [V] belli olmak
be clear of
  • [ID] kurtulmuş olmak, yakayı kurtarmak
become clear
  • [V] belirmek, durulmak, aydınlanmak
get clear of
  • [ID] el çekmek, kurtulmak, ayrılmak
in the clear
  • [ID] temize çıkmış, aklanmış, serbest, açık olarak, borçsuz, borçlardan arınmış
keep clear of
  • [ID] çekinmek, sakınmak, kaçınmak
make clear
  • [V] adını koymak, belli etmek
make oneself clear
  • [V] amacını net olarak açıklamak
make smth. clear
  • [V] açıklamak
very clear
  • [A] apaçık
clear (a forest) {klıər}
  • [V] ormanda alan açmak
clear as day
  • [ID] gün gibi ortada, apaçık belli
clear as daylight
  • [ID] gün gibi ortada, apaçık belli
clear away
  • [V] açmak, dağılmak, kaybolmak, yok olmak, kaldırmak, toplamak, sofrayı kaldırmak, ortadan kaldırmak
clear-cut Dinle! {,klıər'kʌt}
  • [A] düzgün, biçimli, açık, belirgin, kesin