Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
bone Dinle! {bəʋn}
  • [A] kemik, kemikten yapılmış
  • [N] kemik, kılçık, anlaşmazlık konusu, tartışma konusu
  • [V] kemik: kemiklerini ayıklamak, kılçığını ayırmak
bone f.
1. kemiklerini/kılçıklarını ayıklamak.
2. k. dili çok çalışmak, hafızlamak, kuşlamak.
bone i.
1. kemik.
2. kılçık.
3. balina {çubuk}.
bone i. kemik, kılçık; çoğ. iskelet, vücut: kemikten yapılmış bir şey; balina {korse için}; k.dili zar. bone ash kemik kulu. boneblack

i. yanık kemiklerden yapılan siyah boya. bone china icinde kemik külü olan tabaklar. bone-dry

s. kupkuru. boneless

s. kemiksiz. bone meal kemik tozu. bone setter çıkıkçı, kırıkıçı. frontal bone alın kemiği. shank bone bacak kemiği. vomer bone saban kemiği. bone of contention anlaşmazlık sebebi. have a bone to pick with someone paylaşacak kozu olmak, halledilecek davası olmak. feel in ones bones derinden hissetmek, çok emin olmak. make no bones about açıkça söylemek.
bone f. kemiklerini ayyrmak, ayıklamak; gübre olarak toprağa ufalanmış kemik ilave etmek; balina geçirmek {korse ,gömlek v.b.ne}; {argo} çok çalışmak, hafızlamak, kuşlamak. bone for an exam imtihan için hazırlanmak. bone up on a subject bir mevzu üzerinde okumak.

Türkçe » İngilizce Yukarı
bone
  • [N] bonnet, coif
bone
1. bonnet, lady´s hat.
2. bathing cap.
bone * bonnet, lady's hat. * bathing cap.
bone bathing cap
bone bonnet

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
all skin and bone
  • [A] kemik: kemikleri sayılan
have a bone to pick with smb.
  • [ID] paylaşacak kozu olmak
to the bone
  • [A] ilik: iliklerine kadar
bone china
  • [N] ince porselen
bone-dry Dinle! {,bəʋn'draı}
  • [A] kupkuru, içkisiz, alkol karşıtı
bone glue
  • [N] kemik tutkalı
bone-headed {'bəʋn,hedıd}
  • [A] kalın kafalı, mankafa, dangalak
bone meal {'bəʋn,mi:l}
  • [N] kemik yemi
bone up on
  • [ID] çok çalışmak, ineklemek
cannon-bone
  • [N] incik kemiği
coffin bone {'kɔ:fın,bəʋn}
  • [N] toynak içindeki ayak kemiği
frontal bone
  • [N] alın kemiği
funny bone {'fʌnıbəʋn}
  • [N] dirsekte çarpınca karıncalanan yer
heel bone
  • [N] topuk kemiği
huckle-bone {'hʌkəlbəʋn}
  • [N] kalça kemiği, aşık kemiği
hyoid bone
  • [N] dil kemiği
parietal bone
  • [N] kafatası yan kemiği, yankafa kemiği
rag-and-bone man {,rægən'bəʋn,mæn}
  • [N] eskici
splint bone {'splınt,bəʋn}
  • [N] kemik içindeki çıkıntı, atın bacağındaki iki çıkık kemik
spoke bone {'spəʋk,bəʋn}
  • [N] önkol kemiği