İngilizce » Türkçe  |
Yukarı  |
| pull |
{pʋl}
- [N] çekim, çekme, çekiş, çekicilik, fırt, asılma, teşvik, kürek çekme, zahmetli iş, hareket: harekete geçirme, etki, nüfuz, nüfuzlu olma, torpil, kayırma, arka çıkma, iltimas
- [V] çekmek, asılmak, yolmak, içmek, nefes çekmek, kürek çekmek, çevirmek {iş}, gelmek, girmek, kenara çekmek {araba}, kenara parketmek, kalkmak {araba}, hareket etmek
|
|
| Pull |
|
|
| pull |
f. çekmek; koparmak; sürüklemek; leh. yolmak {tüy}; matb. {prova} çıkarmak; {argo}{bıçak veya silah} çekmek; topu eğri meydana getirecek şekilde atmak; {kürek} çekmek; girmek, gelmek; bir yudum içmek, bir nefes çekmek. pull a long face surat asmak. pull a muscle adaleyi incitmek. pull apart çekip ayırmak. pull away çekip ayırmak, çekmek; çekilip ayrılmak. pull down yıkmak; moralini bozmak, üzmek. pull for yardım etmek, desteklemek; k.dili bağlılığını bildirmek. pull in ones horns daha dikkatli olmak. pull off çekip çıkarmak;{argo}başarıyla yapmak, başarmak. pull oneself together kendine gelmek, kendine hakim olmak. pull ones leg aldatmak. pull ones punches hızla vurur gibi görünmek. pull ones rank üs- tünlüğünü kabul ettirmek. pull ones weight gerekli gayreti sarfetmek. pull out çekip çıkarmak; ayrılmak. pull strings tesir ettirmek, piston kullanmak. pull through paçayı kurtarmak. pull together işbirliği yapmak; elde bulunanlardan meydana getirmek. pull to pieces paramparça etmek. pull up ileri gitmek; kökünden çekip çıkarmak; durmak. pull up stakes ilgisini kesip gitmek. |
|
| pull |
i. çekiş, çekme; tutamaç; dayanıklık; kürek çekme; {argo} iltimas, kayırma, piston, arka; {argo} bir içim {puro, pipo}; uğraşma, gayret; gerilim; matb. prova. have pull arkası olmak, mahkemede dayısı bulunmak. |
|
| pull |
f. 1. çekmek: Six dogs were pulling the sled. Kızağı altı köpek çekiyordu. Who pulled the trigger? Tetiği çeken kimdi? Don´t pull that rope! O ipi çekme! 2. k. dili becermek, başarmak.
i. 1. çekiş, çekme. 2. tutamaç. 3. dayanıklılık. 4. k. dili torpil, arka, piston, iltimas, kayırma. 5. uğraşma, gayret. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
| beer-pull |
- [N] bira musluğu, bira: fıçı bira aleti
|
|
| bell pull |
{'belpʋl}
|
|
| pull oneself up by one's own bootstraps |
- [ID] kendi göbeğini kendi kesmek, kendi işini kendi görmek
|
|
| demand pull |
|
|
| pull a fast one |
- [ID] oyun etmek {kötü}, oyuna getirmek
|
|
| pull at smb.'s heartstrings |
- [ID] en hassas tarafına hitabetmek, suistimal etmek, iyi niyetini kötüye kullanmak
|
|
| pull a job |
|
|
| pull smb.'s leg |
- [ID] dalga geçmek, şaka yapmak, gırgıra almak, takılmak, işletmek, alay etmek
|
|
| leg-pull |
{'legpʋl}
- [N] alay, kafa bulma, işletme, sazanlama
|
|
| Is it necessary to pull it out? |
- [PHR] şart: Dişi çekmeniz şart mı?
|
|
| pull oar |
|
|
| pull to pieces |
- [ID] parçalamak, acımasızca eleştirmek, ağır eleştirmek
|
|
| be unable to pull |
|
|
| Don't pull it out. |
|
|
| pull a face |
- [ID] surat asmak, surat etmek
|
|
| pull a tooth |
|
|
| pull away |
- [V] çekmek, çekip ayırmak, ayrılmak, kalkmak, sıyrılmak
|
|
| pull away from the kerb |
- [V] kalkmak {otobüs vb.}, hareket etmek
|
|
| pull date |
- [N] son kullanma tarihi, vade sonu, geçerlilik sonu
|
|
| pull dawn |
|
|
|
|