Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
take care!
  • [INTRJ] iyi: kendine iyi bak!, güle güle!
Take care!
1. Dikkat et!
2. Kendine iyi bak!
Take care!
1. Dikkat et!/Dikkatli ol!
2. Ayağını denk al!
Take care! * Dikkat et! * Kendine iyi bak!

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
antenatal care
  • [N] doğum öncesi bakım
not care a button
  • [ID] umursamamak, iplememek, vız gelip tırıs gitmek
care Dinle! {keər}
  • [N] kaygı, aldırış, endişe, merak, tasa, üzüntü, itina, özen, dikkat, himaye, bakım, ilgi, yapılması gereken şey, vecibe, borç
  • [V] ilgilenmek, önem vermek, ilgi duymak, önemsemek, hevesli olmak, endişelenmek, özen göstermek, kafaya takmak, umur: umurumda olmak, merak etmek, kendini üzmek, sevmek, hoşlanmak, beğenmek
all I care
  • [PHR] ilgilendiğim kadarıyla
all I care!
  • [INTRJ] bana ne!
be free from care
  • [V] kaygısız olmak, kendini fazla üzmemek
corroding care
  • [N] endişe: yiyip bitiren endişe
for all I care
  • [ADV] bana kalırsa
for aught I care!
  • [INTRJ] umur: umurumda değil!, bana ne!
freedom from care
  • [N] kaygısızlık
have a care!
  • [INTRJ] önüne bak!, dikkat etsene!, daha dikkatli ol!
I couldn't care less!
  • [INTRJ] beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor!, umur: umurumda değil!
I don't care!
  • [INTRJ] umur: umurumda değil!
I don't care if I do!
  • [INTRJ] olabilir!, yapsam da olur!
not to care
  • [V] önem vermemek, umursamamak, umur etmemek
ordinary care
  • [N] günlük ilgi ve dikkat
take care
  • [V] dikkatli olmak, dikkat etmek, gayret etmek, özen göstermek, ihmal etmemek
take care of
  • [V] ilgilenmek, özen göstermek, muhafaza etmek, dikkat etmek
take care of yourself!
  • [INTRJ] iyi: kendine iyi bak!, bakım: kendinize iyi bakın!, güle güle!
that takes care of that!
  • [INTRJ] bu iş tamam!, mesele hâlloldu!

Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar Yukarı
çare
  • [N] remedy, cure, antidote, healer, relief, aid, help, curative, egress, expedience, expediency, expedient, medium, obviation, redress, resort, resource, shift, solution, way out
son çare
  • [N] last-ditch stand, desperate remedy
çare bulmak
  • [V] remedy: find a remedy, remedy, relieve, way: find a way, means: find the means, cope, obviate
çare olan
  • [A] remedial
dertlere çare olacağı öne sürülen yenilik
  • [N] nostrum
geçici çare
  • [N] palliative
her şeye çare bulabilmek
  • [V] resource: be full of resource
her şeye çare bulur
  • [A] resourceful
ne çare
  • [CONJ] only that
son çare olarak
  • [ADV] resort: as a last resort, resort: in the last resort
son çare olarak kullanmak
  • [V] resort to
çare solution,remedy, cure, way to solve or remedy a problem or situation.

çaresine bakmak /ın/ to look for a way to solve {a problem}; to find a way to {do something}.

çare bulmak /a/ to find a way to remedy {a matter}; to find a way to do {something}.

çare yok. I have no choice but to do it./My hands are tied.
ölüme çare bulunmaz proverb. There is no way to avoid death.
çare * solution, remedy, cure, way to solve or remedy a problem/situation.
Kırkından sonra azana çare bulunmaz Kırkından sonra azanı teneşir paklar./Kırkından sonra azana çare bulunmaz. atasözü * If a middle-aged man starts acting like a randy young buck, it won't be long until he kicks the bucket.
Ne çare! * What can one do?/It's a hopeless situation.
Ölüme çare bulunmaz. atasözü * There is no way to avoid death.
çare bulmaya yönelik remedial
v.tedavi et:n.çare remedy
çare cure