Sonuçlar

Türkçe » İngilizce Yukarı
yaslı
  • [A] mournful, plaintive
yaşlı
  • [A] aged, doddered, elderly, old, overaged, senior, stricken in years, tear-stained, watery, year: well on in years
  • [N] geriatric, old-timer, oldie, senior citizen
yaşlı full of tears, tearful, teary.
yaşlı old, aged, elderly.

yaşlı başlı elderly.
yaslı {someone} who is mourning, who is in mourning.

Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar Yukarı
beygir (yaşlı)
  • [N] jade
birbirine bağlı yaşlı çift
  • [N] Darby and Joan
çok yaşlı adam
  • [N] Methuselah
daha yaşlı
  • [A] elder, older, senior
en yaşlı
  • [A] eldest
genç gibi giyinmiş yaşlı kokona
  • [ID] mutton dressed up as lamb
gösterişli yaşlı kadın
  • [N] dowager
gözü yaşlı
  • [A] tear: in tears, tear: bathed in tears, tearful, weeping
gözü yaşlı kimse
  • [N] weeper
gözleri yaşlı
  • [A] lachrymose
halsiz (yaşlı)
  • [A] senile
orta yaşlı
  • [A] middle-aged
rüküş yaşlı kadın
  • [N] frump, frump: old frump
saygın yaşlı adam
  • [N] grand old man
sevimsiz yaşlı kadın
  • [N] baggage
uyumlu yaşlı çift
  • [N] Darby and Joan
yan binaya yaslı
  • [A] lean-to
yaslı kimse
  • [N] mourner
yaşlı adam
  • [N] gaffer, gray-headed man, grey-headed man, oldster
yaşlı asker
  • [N] sweat: old sweat