İngilizce » Türkçe  |
Yukarı  |
measure |
{'meʒər}
- [N] ölçü, miktar, ölçüm, ölçek, oran, had, vezin, önlem, tedbir
- [V] ölçmek, tartmak, ölçüsünü almak, süzmek, dikkatle bakmak, ayarlamak
|
|
measure |
i. ölçü, miktar; ölçek; her hangi bir ölçü sistemi; ölçüm, ölçme; derece, mertebe, hudut, had; şiir vezni; tedbir, yol; kanun; müz. ölçü. angular measure açı ölçüsü. beyond measure hadden aşırı, son derece. full measure tam ölçü. for good measure fazladan, ek olarak. in some measure bir dereceye kadar, kısmen. liquid measure sıvı oylum ölçüsü. made to measure ısmarlama yapılmış {elbise}. short measure eksik ölçü. take ones measure birinin kabiliyetini sınamak, fig. birinin ölçüsünü almak. take measures tedbir almak, hazırlıklı bulunmak. tape measure mezura, mezur, metre şeridi. |
|
measure |
f. ölçmek, tartmak, kıymet biçmek; ölçüsü olmak; karşılaştırmak; ölçüsünü almak; süzmek, dikkatle bakmak; uydurmak, ayarlamak. measure off uzunluğuna belli bir kısmı ölçmek. measure out ölçüp ayırmak. measure swords kılıçla çarpışmak; biri ile boy ölçüşmek. measure up to beklenilen nitelikte olduğunu ispat etmek. measuring rod ölçü değneği, yüz ölçümü değneği. measuring worm yeri ölçermiş gibi yürüyen bir cins tırtıl. measured
s. ölçülü, ölçülmüş; düzgün, düzenli, mevzun; sınırlanmış. measureless
s. ölçüsüz, hadsiz, hesapsız. measurement
i. ölçü, ölçme, ölçüm. |
|
measure |
f. 1. ölçmek; ölçüsünü almak: Measure the height of that door right now! O kapının yüksekliğini hemen ölç! The tailor is measuring me for a new suit. Terzi yeni bir elbise için ölçümü alıyor. They´re going to measure Zeki´s intelligence. Zeki´nin zekâsını ölçecekler. 2. -in ölçüleri ... olmak: That piece of paper measures ten centimeters by twelve centimeters. O kâğıdın ölçüleri on çarpı on iki santimetre. |
|
measure |
i. 1. ölçü, miktar. 2. ölçüm, ölçme. 3. önlem, tedbir. 4. derece. 5. şiir ölçü, vezin. 6. müz. ölçü. 7. ölçüt, kriter. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
corrective measure |
|
|
half measure |
{hæf'meʒər}
- [N] yetersiz önlem, yarım yamalak tedbir, uzlaşma, karşılıklı ödün verme
|
|
beyond measure |
- [A] ölçüsüz, haddinden fazla
- [ADV] son derece, ölçüsüzce
|
|
Can you measure my sleeve length? |
- [PHR] ölçmek: Kol boyumu ölçer misiniz?
|
|
made to measure |
{,meıdtə'meʒər}
|
|
out of all measure |
- [A] ölçüsüz, haddinden fazla
|
|
tape measure |
{'teıp,meʒər}
- [N] mezro, şerit metre, metre şeridi
|
|
measure off |
|
|
measure out |
|
|
measure swords |
- [V] boy ölçüşmek, kılıçla çarpışmak
|
|
Can you measure my neck? |
- [PHR] yaka: Yakamı ölçer misiniz?
|
|
Can you measure my shoe size? |
- [PHR] numara: Ayakkabı numaramı ölçer misiniz?
|
|
solid measure |
|
|
angular measure |
açısal ölçü |
|
beyond measure |
son derece. |
|
contingency measure |
beklenmedik durum planı |
|
contingency measure |
beklenmedik durum planı |
|
differential method of measure |
fark ölçüm yöntemi |
|
for good measure |
fazladan, ek olarak. |
|
full measure |
tam ölçü. |
|
|
|