due |
{du:}
- [A] vadesi dolmuş, zamanı gelmiş, beklenen, uygun, gereken
- [ADV] tam, doğru
- [N] hak
|
|
due |
s. 1. {akla/kanunlara/toplumca makbul sayılana} uygun olan. 2. hak ettiği, gereken: This matter is at last being given due attention. Bu mesele nihayet hak ettiği ilgiyi görüyor.
z. tam {bir yöne} doğru: It´s due east of here. Buranın tam doğusunda.
i. hak ettiği şey, hak. |
|
due |
s.
z. ödenmesi gerekli olan, vadesi dolmuş vakti gelmiş, yerine getirilmesi gereken; uygun, münasip, lâyık; yeterli; -den dolayı, sebebiyle; gelmesi icap eden;
z. tam, doğru. due care gerekli olan itina. due course of time zamanı gelince, vakti saati gelince. due east tam doğuya doğru . He is due in at noon Öğleyin varacak. Öğleyin gelmesi lâzım. due process {huk.} bir davanın yürürlükte olan kanun ve kurallar gereğince ele alınması. |
|
due |
i. bir kimsenin hakkı; alacak, matlup. give a person his due bir kimseye hakkını vermek; iyi tarafını görmek . |
|
due |
due
du, dyu
Sıfat
* ödenmesi gereken, vadesi gelmiş.
* uygun, gereken:
The rent is due at the end of each month.
Kiranın, her ayın sonunda ödenmesi gerekiyor.
* yeterli:
After due consideration he accepted the job.
İyice düşünüp taşındıktan sonra işi kabul etti.
İsim
* hak. |
|
|