afford |
{ə'fɔ:rd}
- [V] parası yetmek, gücü yetmek, bulabilmek, zaman ayırabilmek
|
|
afford |
f. 1. mali gücü yetmek, {bir şey için} parası olmak. 2. {bir şeyi} zarar görmeden yapabilmek: You can´t afford to make him angry. Onu kızdırabilecek durumda değilsin sen. |
|
afford |
f. para dayandırmak; işine gelmek ; hâsıl etmek, meydana getirmek, mahsul vermek. I can-t afford this. Buna bütçem müsait değildir. |
|
afford |
af.ford
ıfôrd'
Fiil
* mali gücü yetmek, {bir şey için} parası olmak.
* {bir şeyi} zarar görmeden yapabilmek:
You can't afford to make him angry.
Onu kızdırabilecek durumda değilsin sen. |
|
afford |
para dayandırmak; işine gelmek ; hâsıl etmek, meyd |
|
|