çocuk suçlu |
- [N] juvenile offender, juvenile delinquent
|
|
iade etmek (suçlu) |
|
|
kendini suçlu çıkarmak |
|
|
suçlu aramadan ödeme yapan sigorta |
- [N] insurance: no-fault insurance
|
|
suçlu |
- [A] guilty, culpable, delinquent
- [N] offender, criminal, culprit, con, convict, delinquent, evil-doer, felon, malefactor, misdemeanant, transgressor
|
|
suçlu bulma |
|
|
suçlu bulmak |
- [V] convict, crime, guilty: find guilty
|
|
suçlu bulundu |
|
|
suçlu bulunmak |
- [V] guilty: be found guilty, guilty: be returned guilty, stand convicted
|
|
suçlu çıkarmak |
|
|
suçlu durumuna düşürmek |
|
|
suçlu köpek gibi |
|
|
suçlu olduğu kararına varmak |
- [N] verdict: bring in a verdict of guilty
|
|
suçlu olduğuna karar verilmek |
- [V] guilty: be returned guilty
|
|
yalan tere yemin etmekten suçlu |
|
|
suçlu |
1. guilty. 2. guilty person; criminal, felon.
suçlu çıkarmak /ı/ to find {someone} guilty.
suçluların iadesi law extradition.
suçlu olmak to be considered guilty. |
|
Hem suçlu, hem güçlü. |
konuşma dili
* He's guilty himself, yet he acts innocent and doesn't hesitate to impugn others. |
|
suçlu |
* guilty.
* guilty person; criminal, felon. |
|
suçlu çıkarmak |
* to find {someone} guilty. |
|
suçlu olmak |
* to be considered guilty. |
|