İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
strong case |
|
|
strong cigarette |
|
|
Is the clasp on that bracelet a strong one? |
- [PHR] toka: O bileziğin tokası sıkı mı?
|
|
have strong influence |
|
|
strong language |
- [N] sert dil, sert sözler, ağır söz, küfür, üslup
|
|
Are there reefs or strong currents here? |
- [PHR] kayalık: Burada kayalık veya akıntı var mı?
|
|
strong |
{strɔ:ŋ}
- [A] güçlü, ağır, demir gibi, kuvvetli, sağlam, sert, şiddetli, keskin, alkollü, kıvrak, yetenekli, istekli, istikrarlı, iradeli, koyu, gür
- [ADV] güçlü olarak, kuvvetle, şiddetle
|
|
become strong |
|
|
being strong |
|
|
It's too strong. |
|
|
make strong |
|
|
very strong |
|
|
strong and healty |
- [A] güçlü kuvvetli, domuz gibi
|
|
strong arm |
{'strɔ:ŋɑ:rm}
- [A] zor kullanan
- [V] zor kullanmak, şiddete başvurmak
|
|
strong drink |
|
|
strong man |
{'strɔ:ŋmən}
- [N] nüfuzlu adam, güçlü adam, diktatör
|
|
strong-minded |
{,strɔ:ŋ'maındıd}
- [A] kararlı, azimli, iradeli
|
|
strong point |
{'strɔ:ŋpɔınt}
- [N] kuvvetli yön, iyi olduğu konu, başlıca özelliği, korumaya alınmış yer
|
|
strong-willed |
{,strɔ:ŋ'wıld}
- [A] iradeli, kararlı, inatçı
|
|
strong wind |
|
|
|
|