Sonuçlar

İngilizce » Türkçe Yukarı
level Dinle! {'levəl}
  • [A] düz, yatay, aynı seviyede, ölçülü, dengeli, seviyeli, makul, mantıklı, akılcı, namuslu, dürüst
  • [N] düzlük, düzey, seviye, hiza, su terazisi, düzeç, zemin
  • [V] düzeltmek, düzleştirmek, yıkmak, yerle bir etmek, eşitlemek, dengelemek, yöneltmek, hedef almak, nişan almak
level i.

s.

f. {-ed, -ing veya -led, -ling} düzlük, düz yer; mim, taban terazisi; tesviye aleti; yatay hat, yüzey; irtifa sathı; seviye, derece;

s. düz, düzlem, yatay, ufki; bir seviyede, bir hizada, müsavi; aynı irtifada; k.dili ölçülü, dengeli, muvazeneli, muntazam;

f. düzeltmek, tesviye etmek, düz etmek, düz yüzey haline getirmek; tahrip etmek; bir seviyeye kaldırmak veya indirmek; nişan almak için doğrultmak {tüfek}; aynı seviyeye getirmek; yol veya bayırın nispi irtifalarını aletlerle ölçmek; argo doğruyu söylemek. level crossing bir yolun demiryolundan aynı seviyede geçmesi. dead level dümdüz yüzey; aynılık, müsavi derece. Ill do my level best. Elimden geleni yaparım. on a level with aynı yüzeyde, aynı seviyede, bir yükseklikte. level off hav. kalktıktan sonra yatay olarak uçmak. pump level şakul. spirit level tesviye ruhu, tesviye aleti.
level düzey
level düzey
level lev.el lev'ıl İsim * düzlük, düz yer. * düzey, seviye. * düzeç, kabarcıklı düzeç, su terazisi. Sıfat * düzlem, yatay. * bir seviyede. * ölçülü, dengeli. Fiil (D) leveled/levelled, leveling/levelling * düzeltmek, düzlemek. * yıkmak, yerle bir etmek. * eşit düzeye getirmek. slang * [with] -e doğruyu söylemek.

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
air level
  • [N] tesviye aleti, düzeç
A level
  • [N] lise bitirme sınavı (Brit.)
educational level
  • [N] eğitim düzeyi
eye level
  • [N] göz seviyesi
ground level
  • [N] yer seviyesi
split-level house
  • [N] ev: odalarının seviyeleri farklı ev
carpenter's level
  • [N] su tesviyesi
do one's level best
  • [V] elinden geleni yapmak
Do you have a more level spot?
  • [PHR] düzgün: Başka biraz düzgün yer var mı?
on a level with
  • [ADV] aynı hizada, seviyesinde
one's level best
  • [N] elinden gelen
level crossing
  • [N] demiryolu geçidi, hemzemin geçit
level down
  • [V] aynı seviyeye indirmek, düşürerek eşitlemek
level-headed {'levəl,hedıd}
  • [A] sağduyulu, mantıklı, akılcı, aklı başında, dengeli
level off
  • [V] düzeltmek, yatay duruma getirmek, yatay hale gelmek, hedef almak, saldırmak
level out
  • [V] düzeltmek, yatay duruma getirmek, yatay hale gelmek, hedef almak, saldırmak
level up
  • [V] aynı seviyeye çıkarmak, yükselterek eşitlemek
level with
  • [A] aynı seviyede, eşit yükseklikte
level with smb.
  • [V] samimi olmak, dürüst davranmak
level with the ground
  • [ADV] yer seviyesinde, yer hizasında

Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar Yukarı
Line-In Volume Level Line-In Volume Level